İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN VAZGEÇMİYORUZ.

 

 

BASINA VE KAMUOYUNA

 

İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz.

 

Türkiye’nin 20 Mart 2021 tarihinde  resmi gazetede yayınlanan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla çekildiği İstanbul Sözleşmesi’nin oluşturulması sürecinin ilk adımları Diyarbakır’da atılmıştır. Eşinden şiddet gören Nahide Opuz’un AİHM’e yaptığı başvuru üzerine AİHM ilk kez devletin savcılığa başvurduğu halde kendisini eşinin şiddetinden koruyamadığı gerekçesiyle ayrımcılık yaptığına hükmetmiş ve bu doğrultuda Türkiye’yi tazminata mahkûm etmiştir. Bu karar ile AİHM, tarihinde ilk defa aile içi şiddete karşı vatandaşını koruyamadığı gerekçesiyle bir devleti tazminata mahkûm etmiştir.

 

Bu karar, İstanbul Sözleşmesi’ne de ilham kaynağı olmuştur. İstanbul Sözleşmesi, Anayasamızın 90. maddesine göre usulüne uygun olarak 24 Kasım 2011 tarihinde TBMM tarafından onaylanmış bir uluslararası Sözleşme olup Türkiye’nin öncülük ettiği, sözleşmenin ilk imzacısıdır. Ancak bu sözleşmeden herhangi bir hukuki dayanak olmaksızın 20 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla çekilme kararı tarafımızca kabul edilebilir değildir. Bu sebeple söz konusu sözleşmeden çekilme kararına ilişkin olarak mensubu olduğumuz Batman Barosu tarafından Danıştay’da açılan davada konuya ilişkin olarak Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılamayacağı; çıkarılmış olsa dahi buna dayanarak bir yürütme yetkisi kullanılmasının YOK HÜKMÜNDE OLDUĞU buna dayanarak yürütmenin durdurulması kararı verilmesi talep edilmiş ise de Baromuz tarafından açılan davada Danıştay tarafından bugün itibari ile bir karar verilmemiştir. Ancak 6251 sayılı onaylamayı uygun bulma Kanunu uyarınca, İstanbul Sözleşmesinin “Yürütme tarafından feshedilmesi hakkındaki karar”ın YOK HÜKMÜNDE OLDUĞU AÇIKTIR. İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik her türlü şiddetle mücadelede “Ama”sız, “fakat”sız şiddete karşı durmak için vardır. Öncelikle kadınların ve milyonlarca insanın bu sözleşmenin kapsayıcılığına, netliğine, kapsamına, önyargısız yaklaşımına, sözleşmenin sağladığı korumaya ihtiyacı açık olduğundan Türkiye'de kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddet artarken, toplumsal cinsiyet eşitsizliği derinleşirken, çözüm arayanları çözümsüzlüğe sürükleyen adımlar atılmasını kabul etmiyoruz.

Her ne kadar Danıştay 10. Dairesi tarafından açılan ve yürütmeyi durdurma talep edilen davalardan birinde yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar verilmiş ise de söz konusu karar hala kesinleşmemiştir. Bu sebeple Danıştay’ın karar verilmeyen dosyaların da olduğunun dikkate alınması ve bu dosyalarda yürütmeyi durdurma yönünde karar vermesi gerekmektedir. Danıştayca verilecek bu yürütmeyi durdurma kararı binlerce kadının yaşam hakkının güvencesi olup bu ülkede cinsiyetleri nedeni ile katledilen kadınların sayısının artmasını engelleyecektir.

 Batman’da Musa Orhan yüzünden intihar eden İpek Er’den, Antalya’da Elmalı Davası’nda anne ve üvey baba tarafından cinsel istimara maruz bırakılan çocuklara, Diyarbakır’da 16 yaşındaki Emine Karadaş’ın failinin halen yakalanmamış olmasına, Ebru Tekin’in eski eşi tarafından sokak ortasında öldürülmesine, 544 gündür akıbeti ortaya çıkarılamayan Gülistan Doku’ya, Giresun’da ölen Rabia Naz’a, Manisa’da Sadriye Şen’in evli olduğu erkek tarafından öldürülmesine, 17 yaşında balkondan atılarak öldürülen Duygu Delen’e, İzmir HDP parti binasında öldürülen Deniz Poyraz’a, öğrencisi tarafından Ankara’da öldürülen Ceren Damar’a kadınları öldüren, intihara yönlendirenler; cesareti uygulanmayan yasalardan aldığından, biz yasaların uluslararası güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını kabul etmiyoruz.

Sözleşmeden çekilme kararı ile şiddete uğrayan veya öldürülen her kadının sorumluluğu bu kararı verenlerin üzerindedir. Bu saydığımız sebeplerle İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkacağımızı, uluslararası sözleşmelerin eksiksiz bir şekilde uygulanıp hayata geçirilmesi için bu konunun takipçisi olacağımızı  ve mücadelemizi sürdüreceğimiz kamuoyuna duyururuz .

 

 BATMAN BAROSU KADIN HAKLARI MERKEZİ