BAROMUZ EV SAHİPLİĞİNDE BÖLGE BAROLARI BAŞKANLAR TOPLANTISI YAPILDI
Tarih: 22.04.2024| Okunma Sayısı: 118

 

BAROMUZ EV SAHİPLİĞİNDE BÖLGE BAROLARI BAŞKANLAR TOPLANTISI YAPILDI

 

Baromuzun ev sahipliğinde, 14 baro başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin katılımı ile 21 Nisan 2024 tarihinde Bölge Baroları Başkanlar Toplantısı yapıldı. 1 gün süren toplantıda, Kobane Davası, mahalli idareler seçimi ile son zamanlarda bölgemizde yaşanan sorunlara ilişkin tartışmalar yürütüldü. Tartışmalar sonucunda aşağıda yer verdiğimiz ortak bildirinin kamuoyuyla paylaşılmasına karar verildi.

 

21.04.2024 TARİHLİ BÖLGE BARO BAŞKANLARI TOPLANTISI

SONUÇ BİLDİRGESİ

 

Aşağıda imzası bulunan Bölge Baroları olarak 21.04.2024 tarihinde Batman Barosu’nun ev sahipliğinde; hukuki ve toplumsal sorunların yanı sıra mesleki sorunların çözümü gündemiyle toplanıp aşağıdaki tespit ve değerlendirmelerin kamuoyuyla paylaşılması kararı alınmıştır.

 

Karar duruşmasının 16 Mayıs 2024 tarihine bırakıldığı Kobane Davası’nda daha önce de kamuoyuna yaptığımız açıklamalarda belirttiğimiz üzere; yargı organlarının politik meselelerde araçsallaştırılmaması, yargı organları üzerindeki etki ve tesir amacıyla siyasal iktidarın yargısal faaliyetleri etkileyecek söylemlerden kaçınması temel bir gerekliliktir. Bu kapsamda mahkemenin 16 Mayıs 2024 tarihinde vereceği kararın her türlü siyasal telkinden arınmış ve dosyadaki delillerin Ceza Muhakemesi Kanunu, Anayasa Mahkemesi ve AİHM içtihatlarıyla oluşturulan yargı diyalektiğine uygun olacak şekilde  verilmesini diliyoruz.

 

Anayasa Mahkemesi’nin 26.10.2023 tarihli kararıyla iptaline karar verdiği “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır” hükmünü içeren  Türk Ceza Kanunu’nun 220/6. maddesinin 7499 Sayılı Kanun’la aynı şekilde yeniden Türk Ceza Kanunu’na eklenmesi kanun koyucunun Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarına uymaması anlamına gelmekte olup bu durum Anayasa’nın 153/son hükmüne de aykırıdır. Zira yapılması gereken; maddenin yeniden düzenlenmesiyle ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğünü ilgilendiren hususlarda bu maddenin uygulama olanağının ortadan kaldırılması iken maddenin TBMM tarafından aynı şekilde kabul edilmesinin demokratik bir hukuk devletinde yeri olamaz.

 

Türkiye Barolar Birliği ve 81 İl Barosu’nun çağrıcısı olduğu “Büyük Savunma Mitingi”nin mesleğimizin sorunlarına çözüm bulması temennisiyle tüm meslektaşlarımızı 27 Nisan 2024 tarihinde Ankara’da yapılacak olan “Büyük Savunma Mitingi”ne davet ediyoruz.

 

31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilen Mahalli İdareler Genel Seçimleri sonrası bölgedeki belediyeler hakkında salt sosyal medya hesapları üzerinden dolaşıma sokulan teyitsiz paylaşımlar nedeniyle İçişleri Bakanlığı Mardin ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyeleri ile Sur Belediyesi’ne mülkiye müfettişi görevlendirdiğini açıklamıştır. İçişleri Bakanlığı’nın mülkiye müfettişi görevlendirmesi, belediyeler üzerindeki vesayet yetkisinin öngörülebilir nitelikte olmadığı, bu yetkinin muhalif partilerin kazandığı belediyelere karşı Bakanlığın belli bir önyargıyla hareket ettiğini göstermesi açısından oldukça sorunlu olduğunu ortaya koymaktadır.

 

31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilen Mahalli İdareler Genel Seçimleri sonrası seçimleri iptal edilen Hilvan ve Pınarbaşı gibi merkezlerde 2 Haziran 2024 tarihinde seçimlerin yenilenmesine karar verilmiştir. 2 Haziran 2024 tarihinde gerçekleştirilecek mahalli idareler seçimlerinde yurttaşların iradesinin sandığa tam olarak yansıması ve seçmen iradesine gölge düşürecek olası yeni ihlallere karşı Yüksek Seçim Kurulu’nun görevini eksiksiz yapacağını umuyor ve çağrıda bulunuyoruz.

 

Kürt meselesi, Türkiye’nin en önemli ve can yakıcı meselesi olarak gündemde durmaya devam etmektedir. Meselenin şiddet ve güvenlikçi politikalarla çözülemeyeceği acı bir şekilde tecrübe edilmiştir. Meselenin demokratik çözümü noktasında ciddi bir toplumsal beklenti söz konusudur. Bu bağlamda Kürt meselesinin eşit yurttaşlık temelinde demokratik ve barışçıl çözümü için sivil toplumu, siyaset kurumunu ve diğer tüm paydaşları üzerine düşeni yapmaya davet ediyoruz.

 

5275 Sayılı İnfaz Kanunu, Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelikte iyi hal kavramı tanımlanmamış ancak 5275 Sayılı Kanun’un 107. maddesinde “Koşullu salıverilmeden faydalanmak için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi halli olarak geçirmesi gerekir.” denilerek “iyi halli” kavramı şartla tahliye kriterlerinden biri olarak düzenlenmiştir. Kişi özgürlüğü ve güvenliğini doğrudan etkileyen “iyi hal” kavramı bu haliyle cezaevi idare ve gözlem kurullarının keyfi kararlarına bırakılmıştır. Yetkinin sınırsız ve keyfi şekilde kullanımı neticesinde şartla tahliye hakları belirsiz süreyle engellenen mahpusların gerek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakları ve gerekse de insanlık dışı muamele yasağı ihlal edilmektedir. Bu çerçevede cezaevi idare ve gözlem kurullarının yetkilerinin daha açık ve netlikte düzenlenmesi gerektiğini paylaşmak isteriz.

 

Hasta mahpuslar konusundaki Adli Tıp Kurumu’nun “cezaevinde hayatını tek başına idame ettirebilir” şeklindeki raporlarının bağımsızlıktan uzak ve bu haliyle Adli Tıp Kurumu’nun yapısı ve görevlerinin değiştirilmesi gerekliliğini ortaya koyduğu açıktır. Bu nedenle Ceza İnfaz Kanunu’nun ve Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun değiştirilerek mahpusların cezaevinde kalmasının insan onuruna aykırı olmasının bir tahliye nedeni olarak kabulü gerekmektedir.

 

Van İl Seçim Kurulu’nun kararı sonrası Türkiye’nin çeşitli merkezlerinde başlayan protestolar sırasında polisin işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eder nitelikteki uygulamaları kabul edilemez. İşkence yasağının mutlak bir yasak olduğunu hatırlatır, işkence ve kötü muamele suçlarına karışan faillerin yargılanması için sürecin takipçisi olacağımızı vurgulamak isteriz. Bu kapsamda demokratik hak kullanımı kapsamında bulunan barışçıl gösteri hakkını kullanmak isterken tutuklanan yurttaşların da Anayasa’nın 26 ve 34. maddeleri gereği serbest bırakılmalarını talep ediyoruz.

 

Van İl Seçim Kurulu kararı sonrası demokratik bir toplumun temel değerleri arasında yer alan ifade ve toplanma özgürlüğüne yönelik sistematik idari yasaklamaların devam ettirildiği gözlemlenmiştir. Özellikle 2018 yılında yürürlükten kaldırılan Sıkıyönetim Kanunu’ndaki bazı yetkilerin aynı yıl İl İdaresi Kanunu’nda yapılan bir değişiklik sonucu valilere verilmesi demokratik bir hukuk devletinde kabul edilemez. Bu uygulama ve kararlardan vazgeçilmesi çağrısında bulunarak ifade ve toplanma özgürlüğünün eksiksiz biçimde tesis edilmesini talep ediyoruz.

 

Kürt Dili ve Kültürü üzerindeki yasakçı zihniyet devam etmektedir. Son olarak İzmir Kitap Fuarı’nda bulunan bir stantta yer alan Kürt Dili ve Kürt Tarihi’ne ilişkin 3 kitap toplatılarak stand görevlisi de gözaltına alınmıştır. Demokratik bir hukuk devletinin temel değerleri olan ifade ve basın özgürlüğü kapsamındaki yayıncılık faaliyetlerinin polisiye tedbirlere konu edilmesi Kürt Dili ve Kültürünün kriminalize edilmesi anlamına geldiğinden bu durum kabul edilemez. Bu vesileyle kamusal makamlara Kürt Dili ve Kültürü üzerindeki yasakçı ve baskıcı uygulamaya son vermeleri çağrısında bulunuyoruz.

 

Kamuoyuna saygıyla duyururuz.

 

Adıyaman Barosu

Ağrı Barosu

Batman Barosu

Bingöl Barosu

Bitlis Barosu

Dersim Barosu

Hakkari Barosu

Kars Barosu

Mardin Barosu

Muş Barosu

Siirt Barosu

Şanlıurfa Barosu

Şırnak Barosu

Van Barosu

05.05.2024
AV. ERKAN ŞENSES
BARO BAŞKANI

BARO LEVHASI


© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.